Haftalarca
kalbine adını kazıdığın kişileri gün gelir kalbinden yine kazıyarak çıkartman
gerekir. Bunu yapmak ne kadar zor olsa da artık senin için bir zorunluluktur.
Bu sana çok acı verir, nede olsa kalbinden bir parça yani. Ama yapacaksın!
Yapmazsan eğer o daha çok sızlatacak kalbini, daha çok acı verecek. Hep bunlar
denir hepte doğrulardır ama biz hiçbir zaman dikkate almayız. Mesela; hemen her
şeyini anlatma, dostun deme. Dost sen ona dost dedikten sonra candır baldır,
kuzu çevirmedir. Ama gerçek yüzünü gördüğünde, seni dizlerinin üstünde
kıvranırken bıraktığında anlarsın dost mu değil mi. Zaten dost olsa senin
elinden tutar sırtını sıvazlar kaldırır yine iki ayağının üstüne, gidip de
yerde duran arkadaşına iki tanede kendisi geçirmez.
Ama daha genciz hayattan
öğreneceğimiz çok şey var. Her insan farklıdır, herkes farklı tarihlerde doğmuş
farklı sürümler. Hepside birbirinden özel veya kalleş. Ancak insanlarla tanışıp
yerlerde sürünüp birde ondan bundan tekme yiyerek anlayacağız demek ki biz.
Şimdi benim
neden yazdığımı daha iyi anlamışsınızdır, ben buraya bir eser çıksın diye değil
içimdekileri kelimelere dökmek, ahlamalar inlemeler yerine birde kelimelerimle
ağlamak, derdimi anlatmak için yazıyorum. Düşünceme göre psikopatın tekiyim. Tek açıklamam bu olabilir mızmız, derdi
bitmeyen bir varlığım ben. Ben ne kadar daha mutlu, daha iyi olmaya çalışsam da
hep işler daha boka sarar. Herhalde çok fena beddua yemişim tek açıklaması bu
olabilir. İşin absürt yanı ise hep bana benzemeyen, beni üzecek kişiler
buluyorum. Artık o kadar çok kişiden dolayı üzülüyor ki insan, acaba bu da mı
çürük elma buda mı beni çok üzecek diyorsun içinden sessizce ama, ama! O sesi
hiç dinler mi benim gibi duygusal muhteşem bir dünya, hayat hayali kuran bir
balık burcu? Tabi ki de, hayır. Ben bu zamana kadar kimi dinlemişim de kendimi
dinleyeceğim… Yine üzülmeyi bekliyorsun yavaşça.
Ama işin daha garip yanı
biri senden uzaklaşırken yanındakine soruyorsun “sorunum ne? Neyi yanlış
yapıyorum ben, söyle düzelteyim” oda sana senin böyle muhteşem olduğunu aptalca
düşünmemeni söylüyor. İddia ya girelim mi bakalım o bana daha ne kadar
dayanacak?
Hayat bazen
öyle bir geçirir ki artık gülmek istemezsin etrafındakiler senin çocukluğunu
bilenler senin eski halini ister, gülümseyişlerinden bahseder durur. Sen ise
sadece sırıtır susarsın, konuşsan kelimeler cümle olamaz çünkü, çünkü artık sen
o 9-10 yaşındaki çocuk değilsindir aslında sen ne 10 yaşı sen geçen ayki sen
bile değilsin. Düşüncelerin, fikirlerin, görüşlerin moda anlayışın ve dünyaya
bakışın… hepsi, hepsi değişmiştir artık. Seni küçüklüğünden tanımış olan ve hiç
değişmeyen kaya gibi yerinde duranlar ise, buna alışamaz. dayanamazlar bu
değişikliğe çünkü sen denizdeki dalgasın dır hep onun etrafında gelip giden, o
ise kayadır senin enerji'ne alışık olan. Ama artık sen başka denizlere başka
kayalara vurarsın ahını da neşeni de, sen artık içinde başka yosunlar taşırsın.
Kayanın alışık olmadığı türlerden.
Ve sen kayadan da uzaklaşırsın artık. Hem kayadan hem de bazı limanlardan. Ama dediğim gibi sen eski çocuk değilsin, hayat geçtikçe yüzündeki o 32 dişli gülümseme teker, teker azalır. Artık ne ön dişlerin gözükür olur nede yanaklarındaki çizgiler. Artık gülemez olursun. Eskiden güldüklerin artık seni güldüremez olur. Artık hayattan daha az zevk alırsın çünkü hayat sana hep zorluk çıkarmıştır. Belkide sen hep yanlış yolları seçmişsindir(?). Şubat başı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder