15 Mart 2013 Cuma

C’EST MON ANNIVERSAIRE BITCH



16 Mart 1997
Doğdun, doğdu, doğdular… Hayır!  Ben doğdum.
   
 O kadar boş bir insancığım ki bunla alakalı yazı bile yazıyorum. Yanlış anlamayın hala 17'ime girmekten dolayı memnun değilim. Ama işte ne yapacaksın... Doğum günü gelmiş, hediye de gelmiş ve sadece bana ait olan bir gün… 
    
O zaman geldiği için mutlu olabiliriz herhalde? Hala fikirlerim değişmiş değil, hala 16 yaş olan sınırda kalıp küçücük bir çocuk olmak istiyorum. Hani 32 diş gülümsemeye çalışan ama saysan 14 dişi anca olan çocuklar. Hani hayatla alakalı hiçbir kötü özellik bilmeyen, açlık ve savaşı yeni öğrenen, insanları masallardaki karakterler gibi sanan…

Not: bu sene de çocuk gibi davranıp, hoplayıp zıplamaya devam edeceğim



Güz rüzgarları


Hayatta ne hayaller kurar, ne hikayeler yazarız. Ve bir gün soğuk bir rüzgar çarpar yüzümüze bütün her şeyi bir çırpıda yıkar. Oysaki hayallerimizde rüyalarımızla bağlantılı olan bir dünya kurmuştuk. Herkesin mutlu ve bizim istediğimiz gibi davrandığı, sevmediklerimizin ise cadı kazanlarında yakıldığı.

O güz rüzgarları esmeye başlayınca ne yapacağını bilemezsin aynı “İnception” filminde rüyaların içinde kalması gibi eşinin. Bir süre sonra o kadar o hayalinin içinde kalırsın ki, insanlar ne kadar itiraz etse de, gerçek dünyanın hayallerinde ki dünya olduğuna inandırmışsındır sen kendini. Filmden daha çok bahsedemeyeceğim çünkü hala kafamın alamadığı yerleri var… Ama bir gün sen yokluğa düşersin. Hayatını bahismiş gibi üstüne yatırdığın, varlığından, kendinden daha çok inandıkların bir çırpıda yok olur. Kendinde ne gerçek hayatını ilerletecek ne de yeni hayaller kuracak güç bulursun. Bu yüzden sende gider eski hayallerini üst üste koymaya, yapıştırmaya çalışırsın. O bir süre dikilir güneşe, yağmura karşı. Çatlakları vardır ama karşı gelir her şeye. Peki ya sonbaharda? O rüzgarlar eskisi gibi değildir gittikçe üstüne doğru gelir hayallerinin. Artık rüzgar değil fırtınadır onlar ve hayallerin dayanamaz buna yine yıkılır parça parça.   

O zaman geldiğinde, gerçekler yüzüne tokat gibi çarptığında, bırakacaksın hayallerini ellerinden. Bırakacaksın ki en acı verici şekilde kendin gör yere nasıl düşüp kırıldıklarını. Ve o zaman canın acıyacak, titretecek kalbini o hayaller ve Belkide gözünden bir damla yaş düşecek kalbine, acısını azaltmak için. Lakin, yapılacak hiçbir şey bu acıyı dindirmeyecek.

 Artık acı onların yere düşüş sahnesi olacak. Gözünün önüne gelecekler, uzunca bir zamanda ayrılmayacaklar. Bazen kulağında kulaklık hüzünlü şarkılarla yastığın ıslak uyuyacaksın.

 Ama nasıl her geceden sonra ufukta güneş açıyor ise, bu sancılı kış dönemi de geçecek elbet. Hem de seni olgunlaştırarak geçecek. Sana ders vermiş olacak, artık daha tedbirli olacaksın, önün bahar olsa bile sen o dönemleri hatırlayıp daha dikkatli davranacaksın. Bu sayede küçük cemreler seni asla üzemeyecek. Sonrası mı? Sonrası zaten güneş. Yeni hayallerin ellerinde…
16.02.13 cumartesi