Arkasından
gizli örgüt kursam herkes yanımda olur ama her gün herkes yine de gülümsüyor,
seviyor gibi davranıyor. Bu yaptığımız ne peki? Hem yüzüne gülüp hem sevmemek?
Belki de hepimiz istiyoruz ondan kurtulmak, nefretimizi kusmak, gerçekleri
söylemek ama arkamızda olanlardan emin olamıyoruz. Emin olamıyoruz destek almak
için arkamıza baktığımızda karşımızda bulmayacağımıza…
Ben artık
nefretimi kusmaya hazırdım nede olsa arkamda kaybedecek ne bir arkadaşım ne de
bir örgütüm vardı. Kimsem yoktu. Ama artık gerek duymamıştım. Çünkü anlamıştım
ki, anladım ki kimse onu sevmiyor! O sevilmiyor! Asıl psikopat manyağın teki o!
O sevilmezken istediği kadar etrafta göbek atsın, kahkaha atsın isterse fink
atsın. UMRUMDA DEĞİLDİ. Ben yanımda duranlara sahipken onun yanındakiler
umurumda bile olmaz artık, isterse Monako prensi olsun yanında isterse
İngiltere prensi. Harry’nin kendi kaybı onun tarafında olmaktı. Oysa ki benim
yanımda o kadar çok arkadaşım vardı ki, onun sa sadece oynatacağı piyonları…
Ama isterim
ki o piyonları nasiplerini alsınlar, bir gün oyunun nasıl döndüğünü,
stratejisini, nasıl kullanıldıklarını, arkadaşım dediğinin kim olduğunu, daha
kaç piyonu oyun dışı bıraktığını anlasınlar. Satrançta Şah ile piyon aynı
değere sahip değildir. Kendini şah, vezir sanan o oyuncunun yanında piyondan,
atılıp verilecek bir taştan öte olmadıklarını anlasınlar.
Hayata
satranç gibi bakan kişi, piyonlara değer vermeyebilir ama insanlara değer
vermeyi öğrenecek elbet. Belki benden öncekiler öğretmedi. Belki bende
öğretemeyeceğim ama bir gün karşısına öyle biri çıkacak ki hiçbir planı onu
üstün tutamayacak. İstediği kadar insan kandırsın ya da yanında gülen bir sürü
piyonu olsun. Kalbini açıp ta dürüst olmadığı sürece, insanlara değer vermeyip
onlara komplolar kurduğu sürece hiçbir oyun kazanamayacak…
26.02.13 salı