Bana
muhteşem hikayeler anlatıldı. İster bir fabl olsun isterseniz de gerçek
hayattan öyküler. Bu hikayelerde ortak mutluluklar vardı. Mesela her zaman
yanımızda olan aileden olan dostlar. Birlikte güldüğün, sabaha kadar
konuştuğun, üzüldüğünde yanında olacak, seni bütün kötü yaratıklardan koruyacak,
elinden tutacak dostlar…
Küçüktün
oyuncağını paylaştın arkadaşın oldu. Aynı ayakkabıları giyiyordunuz en sevdiğin
arkadaşın oldu. Sen büyüdükçe arkadaşlık kavramınla beraber kalbinde büyüdü.
“Arkadaş” yerine “Dost” dedin. Ona kalbini açtın, hatta kalbini onun ellerine
verdin. O seninle büyümüştü. Her şeyini, her hareketini, ne yapacağını senden
daha iyi biliyordu. Seni tanımıştı ve artık kalbinin içindeydi. En derinlerinde
o vardı. O ve arkadaşlığınız, onla olan bağınız vardı. Artık onun yanında nasıl
davrandığının, ne giydiğinin hiçbir önemi yoktu.
Kavga etseniz bile birbirinizi
küsemeyecek kadar seviyordunuz. Ve o neler yaparsa yapsın onu kaybedeceğini,
onu bırakıp gideceğini asla düşünmezdin. Düşünemezdin ki o senin içindeydi,
kalbinden bir parçayı nasıl fırlatıp atacaktın? Onla olduğun her saniye bu
inancın daha da güçlendi. Onu asla bırakamazdın. Belki ona hislerini hiç
açıklamadın, onla alakalı ne düşündüğünü hiç söylemedin, onun senin için ne
kadar önemli olduğunu. Ama onla her birbirinize bakıp gülmeye başlamalarınız…
Bunlar zaten
her şeyi açıklıyordu. Ve o nasıl sana yakınsa sende ona yakındın. Annesi
seninde annendi, gıcık kardeşleri seninde küçük düşmanlarındı. Evine ona
sormadan girip, ondan ödünç aldığın kıyafetler artık senin oluyordu. Bazen pantolon’unu
sana veriyordu sende ona babetini. Aynı şarkıları söylüyordun her Cuma beraber
sabahlıyordun. Haklıda olsa haksızda olsa onun yanındaydın.
Ve bir gün,
o, bu koca paragrafta anlattığım, sıkılmayacağını bilsem daha da çok
anlatacağım kişi artık yok oluyor. Ne mesaj atabiliyorsun, ne de yüzünü
görebiliyorsun. Belki benle konuşmayacak diye arayamıyorsun. Kalbimden atamam
dediğin kişi seni, kendi kalbinden atıyor. Ve senden de kendi kalbini
parçalamanı istiyor. Artık eve gelip saatlerce konuşacağın birisi yok. Sana
akıl verecek, beraber sarılıp uyuyacağın birisi hayatında yok! Muhteşem
hikayendeki mutluluk veren kısımlar siliniyor, hep elinden tutacak yan karakteri
yazar siliyor hikayeden. Artık tek başınasın.
İlk başta
bunun bir şaka olduğunu düşünüyorsun belki de benle dalga geçiyordur birazdan
arayıp “şaka yaptım aptal” diyecektir diye bekliyorsun. Birkaç gün geçiyor hala
arayıp bunun bir şaka olduğunu söylemiyor. Şok etkisi yaşıyorsun. o muhteşem
hikayede mevsimler artık yaz değil, sonunda güz rüzgarları başlıyor, gerçekler
yüzüne çarpmaya başlıyor. Birkaç gününü de onsuz da yaşayacağını düşünerek
harcıyorsun. Ondan sonrası karanlık. Hayat devam ediyor, ondan umudunu
kesmiyorsun ama başka insanlara tutunarak geçiniyorsun. Devamında ne olacak
bilmiyorum. Bu sonunu bilmediğim bilsem de kabul etmediğim bir hikaye. Yazarın
bunu değiştirmesini ne kadar istesem de dua etmekten başka yapacak hiçbir şey
yok.
Peki, ne
olacak olursa olsun, baş karakter, drama kraliçesi,bu arkadaşını maziye gömüp
onun kalbinin derinliklerinde mi saklayacak yoksa arkadaşının peşinden mi koşacak?
Yola arkadaşını bırakarak tek başına mı devam edecek? Yoksa yeni maceralara
atılıp onu mutlu edecek kalbinin yaralarını saracak yeni birini mi bulacak? Ne
olacak olursa olsun yazar her şekilde bu karakteri güldürecek buna eminim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder