27 Şubat 2013 Çarşamba

Yan karakter


Bana muhteşem hikayeler anlatıldı. İster bir fabl olsun isterseniz de gerçek hayattan öyküler. Bu hikayelerde ortak mutluluklar vardı. Mesela her zaman yanımızda olan aileden olan dostlar. Birlikte güldüğün, sabaha kadar konuştuğun, üzüldüğünde yanında olacak, seni bütün kötü yaratıklardan koruyacak, elinden tutacak dostlar…

Küçüktün oyuncağını paylaştın arkadaşın oldu. Aynı ayakkabıları giyiyordunuz en sevdiğin arkadaşın oldu. Sen büyüdükçe arkadaşlık kavramınla beraber kalbinde büyüdü. “Arkadaş” yerine “Dost” dedin. Ona kalbini açtın, hatta kalbini onun ellerine verdin. O seninle büyümüştü. Her şeyini, her hareketini, ne yapacağını senden daha iyi biliyordu. Seni tanımıştı ve artık kalbinin içindeydi. En derinlerinde o vardı. O ve arkadaşlığınız, onla olan bağınız vardı. Artık onun yanında nasıl davrandığının, ne giydiğinin hiçbir önemi yoktu. 

Kavga etseniz bile birbirinizi küsemeyecek kadar seviyordunuz. Ve o neler yaparsa yapsın onu kaybedeceğini, onu bırakıp gideceğini asla düşünmezdin. Düşünemezdin ki o senin içindeydi, kalbinden bir parçayı nasıl fırlatıp atacaktın? Onla olduğun her saniye bu inancın daha da güçlendi. Onu asla bırakamazdın. Belki ona hislerini hiç açıklamadın, onla alakalı ne düşündüğünü hiç söylemedin, onun senin için ne kadar önemli olduğunu. Ama onla her birbirinize bakıp gülmeye başlamalarınız…

Bunlar zaten her şeyi açıklıyordu. Ve o nasıl sana yakınsa sende ona yakındın. Annesi seninde annendi, gıcık kardeşleri seninde küçük düşmanlarındı. Evine ona sormadan girip, ondan ödünç aldığın kıyafetler artık senin oluyordu. Bazen pantolon’unu sana veriyordu sende ona babetini. Aynı şarkıları söylüyordun her Cuma beraber sabahlıyordun. Haklıda olsa haksızda olsa onun yanındaydın.

Ve bir gün, o, bu koca paragrafta anlattığım, sıkılmayacağını bilsem daha da çok anlatacağım kişi artık yok oluyor. Ne mesaj atabiliyorsun, ne de yüzünü görebiliyorsun. Belki benle konuşmayacak diye arayamıyorsun. Kalbimden atamam dediğin kişi seni, kendi kalbinden atıyor. Ve senden de kendi kalbini parçalamanı istiyor. Artık eve gelip saatlerce konuşacağın birisi yok. Sana akıl verecek, beraber sarılıp uyuyacağın birisi hayatında yok! Muhteşem hikayendeki mutluluk veren kısımlar siliniyor, hep elinden tutacak yan karakteri yazar siliyor hikayeden. Artık tek başınasın.

İlk başta bunun bir şaka olduğunu düşünüyorsun belki de benle dalga geçiyordur birazdan arayıp “şaka yaptım aptal” diyecektir diye bekliyorsun. Birkaç gün geçiyor hala arayıp bunun bir şaka olduğunu söylemiyor. Şok etkisi yaşıyorsun. o muhteşem hikayede mevsimler artık yaz değil, sonunda güz rüzgarları başlıyor, gerçekler yüzüne çarpmaya başlıyor. Birkaç gününü de onsuz da yaşayacağını düşünerek harcıyorsun. Ondan sonrası karanlık. Hayat devam ediyor, ondan umudunu kesmiyorsun ama başka insanlara tutunarak geçiniyorsun. Devamında ne olacak bilmiyorum. Bu sonunu bilmediğim bilsem de kabul etmediğim bir hikaye. Yazarın bunu değiştirmesini ne kadar istesem de dua etmekten başka yapacak hiçbir şey yok.

Peki, ne olacak olursa olsun, baş karakter, drama kraliçesi,bu arkadaşını maziye gömüp onun kalbinin derinliklerinde mi saklayacak yoksa arkadaşının peşinden mi koşacak? Yola arkadaşını bırakarak tek başına mı devam edecek? Yoksa yeni maceralara atılıp onu mutlu edecek kalbinin yaralarını saracak yeni birini mi bulacak? Ne olacak olursa olsun yazar her şekilde bu karakteri güldürecek buna eminim.

*Ocak ayı en yakınım dediğim arkadaşımla ilişkim bittiğinde*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder