Diğer yazıma
da “hata” ile başlamıştım çünkü onu anlatmak istiyordum. Fakat içimde birikmiş,
yazılması gereken o kadar çok cümle, konu var ki ben bıraktım düşünmeyi
parmaklarım oynadı. Kelimeler kendi kendilerine döküldüler parmaklarımdan. Ve
bu yüzden hata ile alakalı yazacaklarımı bitiremedim.
Demiştim ki
bir sürü hata yaptım. Ve yine demiştim ki en büyük hatam güvenmekti. Ben şunu
biliyorum artık, güvenmek dışında yaptığım hatalar ne kadar büyük olurlarsa
olsunlar ben onlardan pişman olamayacağım. Çünkü hayatta evet, hatalardan ders
çıkarmak gerekir ama “hayatın boyunca hatalarından pişman ol, kendini süründür”
denmez. Ben hatalarımı seviyorum çünkü onları severek yapmış olduğumu, beni
mutlu etmiş olduklarını biliyorum ama güvenmek. İnsanlara çabuk güvenip yanlış
kişilere, dost dediğim kişilere, herkese boş boğazlık yapıp hatalarımı
söylemem.
İşte bu hep pişman
olacağım hata. Kimseden tamamen asla ve asla nefret edemem eğer onla beraber
güldüysem, onla bir şeyler paylaştıysam. Çünkü beni mutlu etmiş her insanın
benim için bir değeri vardır kalbimde, sonrasında beni ne kadar süründüreceklerini
öğrenecek olsam da… Ama güvenip anlatma hatam, ondan hep nefret edeceğim.
Kimseyle tanıştığıma küfretmem o kişiye güvenip anlattığım onca şeye
küfrettiğim kadar.
Bu yüzden de
bir hatam dışında her hatamı severim, ne kadar onların öğrenilmesinden korksam
da onlardan pişman olamam, yalan söyleyemem “ondan pişmanım” diye.
Biz insanız.
Hepimiz hata yaparız, bazen yapmayı sevdiğimiz bazen ise pişman olacağımız. Ve biz
yaptığımız hatadan değil de o hata yüzünden alacağımız etiketten, lakaptan
korkarız. Çünkü bazen yaptığın hataların duyulması demek adının karalanıp
üstüne “sürtük” veya “şeytan” vesaire yazılması demektir. İnsanlara “falancayı
tanıyor musun?” dediğimizde “A evet şunları yapmış olan dimi?” diye
hatırlanmaktan korkuyoruz biz. Biz önceden ya da her zaman ne kadar melek gibi
oluşumuzdan bahsedilirken bir anda başka lakaplar yemeye ve eski halimizin
tamamen hafızalardan silinmesinden korkuyoruz.
Hatta bazen
o kadar çok korkuyoruz ki savunmasız kalıyoruz. Bir çatışma içinde sırf etiket
yemeyelim diye bağrımıza taş basıp her “şuna cevabını ver” dendiğinde cıklıyoruz.
Hatamızı sevsek de çevremiz sevmediği için onu saklamak, gizli kasalara atmak
isteriz. Ben de diyorum ki keşke gizli kasalarla yetinip anlatmasaydım ağzı
olan varlıklara da, hatalarımla mutlu, mutlu yaşasaydım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder