En çok
ihtiyacım olduğu anda neredesin “Dostum”? Saklambaç mı oynuyoruz şimdi de?
Birazdan dolaptan fırlayıp üstüme atlayacak mısın? Eğer öyleyse beeeş dörrrt üç
iki bir önüm arkam solum sağım sobe? Yoksun hiçbir yerde? Yoksa kalbimin
derinliklerine mi saklandın? Baktım orada da değilsin…
Seni
bulamayacağımı anladım sonunda. Yavaşça, gün geçtikçe kafama bunu yazdım. Tek
sorun; kalbime bunu nasıl kabul ettireceğimiz. Oturduk bir yere düşündük fındık
kadar beynimle. Kafa yorduk, fındık kadar beynim de yandı bu durumda.
Anlayacağın kelimenin tam anlamıyla aptal oldum. Beni aptal ettin.
Her duamda “dostlarım”
yanımda olsun derdim, bazı dualar kabul olmazmış… Sensiz peki nasıl yapacağım
ben diyorum. Bu aptal halinle nasıl yaşayacaksın? Kimin evine gidip kendi evinmiş
gibi yatıp sıçacaksın? Kimle film izleyeceksin sabahlara kadar? Peki kime
vereceksin kalbini?
Sonuncusu
dışında her soruya cevap olacak bir sürü arkadaşım var iyi ki, beni yalnız
bırakmadın anlayacağın… Sonuncu soru ise, elbet onun cevabı olanda bir sürü
meleğim var yanımda gezen ama seni neden kaybettim? Kalbimden koparıp verdiğim
parça… Hala ellerinde mi o, ısınıyor mu, mutlu mu? Artık geri dönmeyeceğini biliyorum. Belkide
bir daha hiç görüşmeyeceğimizi ama sen o parçaya iyi bak. Benden nefret edip de
o parçayı üzme, dayanamaz. Sen beni hayatında istemesen de o parçaya bakıp iyi
günlerimizi, güldüğümüz anları hatırla. Çünkü ben ne olmuş olursa olsun
kalbimdeki o boşluğa bakıp gülüp eğlendiğimiz, hiçbir zaman ayrılmayacak gibi
sarıldığımız anlarımızı hatırlayacağım…
Kendine iyi
bak “dostum”, sakın ha üzülme bu hayatta, zaten üzülmeyeceğini söylemiştin ama
olsun.
15.02.13 Cuma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder