“Varlıktan
yokluk doğar” Cümlesi kadar benim halimi açıklayan başka bir cümle yok.
Bu cümleyi
ise en çok “giyecek hiçbir şeyim yok!!!??!!”
dediğim zaman hatırlıyorum, hani içinden kıyafet taşan dolaba bakarken…
Dünya
ortalamasına göre zengin sayıldığım, ihtiyacım olan her şeye sahip olduğum
halde, ben, hala başka ihtiyaçlar üretiyorum, önüme gelen yemeklere mırın kırın
ediyorum ve mutsuzluğumu belirtiyorum. Ben bunları yaparken, 7/24 tam anlamıyla
şımarık olurken hep aklıma şu cümle geliyor; “Biraz nankörce davranmıyor
musun?”. Ne kadar dışarıdan nankör, şımarık gözüksem de içimden o kadar çok
düşünüyorum ki, o mutsuzluk cümlelerini söylerken. İçimden hep şunlar geçiyor;
“senin bunları söylemeye hakkın yok, ya dünyanın geri kalanı, Afrika kıtası ne
yapsın?”. Aslında Afrika kıtasına kadar gitmeye bile gerek yok. Aynı havayı
soluduğumuz bu İstanbul da bile o kadar çok çocuk var ki benden daha zor
durumlarda yaşayan. Benden daha zor durumlarda yaşayan ama gülen. Benden daha
zor durumlarda yaşayan ama şikayet etmeyen, ailesine yardım etmeye çalışan…
Varlıktan
yokluk doğar ise bence tam anlamıyla şu; ne zaman her şeye sahipsen, o zaman
doyamazsın. Ne zaman önünde kocaman bir
ziyafet sofrası varsa o zaman aç gözlülük yaparsın. Önünde olan her şeyi
yersin, yersin ve doymazsın. Aslında karnın o kadar çok doymuştur ki bir ısırık
daha yesen kusacaksındır ama gözün doymaz. Bunun sonucunda ise karnını okşar ve
bütün gece hazımsızlık çekersin. Ama masada sadece ekmek olduğu zaman öyle mi?
Daha hiç öyle bir an yaşamadım şükürler olsun ama eminim ki birazcık ekmek bile
o ekmeğin bulunamadığı günleri düşündürerek karnını doyurur.
Ne zaman elimizde
bütün imkanlar olduğunda daha fazlasını isteriz ve daha mutlu olacağımıza
mutluluğumuz azalır. Halbuki, hiç bir şeyi olmayan insanlar, daha azıyla
yetinen insanlar. Tamam büyük bir genelleme olacak belki ama ben kesinlikle
benim kadar mırın kırın eden çocuklar olduğunu düşünmüyorum. Ben sınav
haftalarında halden hale girerken
onların daha çok çabaladığını düşünüyorum. Ve bu ne kadar durumumu
değiştirmesem de içten içe çok üzüyor. Kendimi ve mutsuzluklarımı, durgunluğumu
düşündüğüm kadar düşünmesem de kafamdan geçmiyor değil.
Yokluktan varlık doğar elbet. O küçük
varlıklarla büyük mutluluklar yaşayanlar, kağıttan yelkenlisiyle deryalara
açılanlar mevcut değil mi hala?
22.04.13
(Annemin pırasa yemediğim için laf ettiği bir akşam)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder