Bugün 8
Mart. Bunu okuyan bütün hemcinslerimin Kadınlar Gününü kutlarım. Ben kutlasam
da, “Twitter”da ne kadar “hashtag”ler olsa da isterseniz dünya sıralamasına
girse de Türkiye’de kadınlar gününü kutlamak çok da mantıklı gelmiyor. Herkesin
değindiği konular bunlar ama doğru, “ah kadınlar” deyip de onları dövmek,
onlara tecavüz etmek, kendi karını öldürmek? Bunu kim, neden yapar?
Yine bu
düşünceler içinde geçen bir 8 Mart’tı bugün benim için. Tek farkı bugün
matematik sınavının ortasında her yerimin kusmuk olmasıydı. Her midem
bulandığında “Acaba nasıl kussam çöp kutusuyla sınıfın dışına mı çıksam?” diye
kafamdan geçen planlar teker teker suya yada kusmuğa düştüler. Meğerse o kadar
ani bir olaymış ki, ben daha çöp kutusuna ulaşamadan ayakkabıma kadar kusmuk
içine girdim(bunu yazmak ta, okumak ta ne kadar iğrendirici olsa da yazmaya
devam!). Herhalde matematik hocam soruların ne kadar berbat olduğunu
anlamıştır…
Burada ki
olay ne kusmam ne de bugün olmuş olması. Ben kustuğum zaman çok üzüldüm,
“İnsanların dikkatini dağıttım, iğrendirdim” diye düşünmeden edemedim. Ama her
şey geçtikten-böğürmeyi bıraktıktan- sonra sınıfa girdiğimde, bütün
arkadaşlarım iyi olup olmadığımı sordular, hava almamı, su içmemi istediler.
Benle bebemişim gibi ilgilendiler, her saniye iyi olup olmadığımı, yemek yemem
gerektiğini söylediler. “Kusmak” eylemi ne kadar küçük, kolay ve geçici olsa
da, benim için –bu kadar küçük bir olayda- endişelenen bir sürü yüz gördüm.
Kusmuş olmanın tabi ki güzel bir yanı olamaz ama ben her olayda olduğu ve
olacağı gibi “iyi” bir şey olduğunu biliyorum. Kusmam sayesinde, böyle bir
olayda endişelenen insanlar görmüş olmam, bir gün geldiğinde hasta olup
yataklara düştüğümde de bu insanları göreceğim anlamına gelir bence, yada
yalnız ölmeyeceğime.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder